Okulların Açılması Sosyal Aktiviteleri Rafa Kaldırmasın!

Eylül ayının gelmesiyle yeni eğitim öğretim döneminin telaşı başladı. Okul alışverişleri, kayıt işlemleri bu dönemin koşuşturmacasını oluşturuyor. Ama biliyoruz ki siz velilerimizin aklını kurcalayan tek bir konu var.

‘Ben bu çocuğu oyundan vazgeçirip derslerinin başına nasıl oturtacağım?’

Şöyle ki ne oyundan vazgeçireceksiniz ne ders başına oturtacaksınız. Geçen haftaki yazımızda da söylediğimiz gibi çocuklarınızın karşısına yasaklarla çıkmayın. Onlar için hâlihazırda yeni başlayan bir süreci sevdiği, eğlendiği şeylerden uzak tutarak çekilmez hâle getirmeyin. Üstelik artık tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçek var: Çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimleri için okul ve dersler kadar ders dışı etkinlikler de gerekli.

Peki yaklaşımınız “Bırakalım istediği gibi oyun oynasın” mı olmalı? Hayır. Çünkü çocuklar içinde bulunduğu anı yaşar. Hiçbir çocuktan yetişkin gibi bugün yaptıklarının geleceğine yatırım olduğunu düşünmesini beklemeyin. Çocuklar için önemli olan o anda, o zaman diliminde yaşadıklarıdır. Arkadaşlarıyla oyun oynamak istiyorsa o an önemli olan oyundur.

“Arkadaşlarımla 3 saattir dışarıda aralıksız oynuyorum ödevlerimi bitirmediğim için birikecekler” gibi düşünmezler. İşte, burada devreye siz giriyorsunuz sevgili velilerimiz. Çocuğunuz için eğitim ve oyun dengesini kuracak planı sizler yapacaksınız. Peki nasıl mı? Bunun en sağlıklı yolu çocuğunuzu tanımaktan geçiyor. Tanımak dediysek bilmek değil, “gerçekten” tanımak.

Eminiz bu satırları okuduğunuzda birçoğunuzun aklından “Tabii ki çocuğumu tanıyorum!” düşüncesi geçiyordur. Tanıdığınıza eminiz, ama gerçekten ne kadar tanıyorsunuz? Bunun en bilindik örneğini verelim: Eğer bütün veliler gerçekten çocuklarını tanıyorsa veli toplantılarında sıkça karşılaştığımız “Emin misiniz öğretmen hanım/bey, benim çocuğum yapmaz öyle şey” itirazı nereden geliyor? Katıldığınız her veli toplantısında mutlaka en az bir kere bu sözü başka bir veliden duyuyorsunuzdur hatta belki de bazen siz söylüyorsunuzdur.

 

Çocuğunuzu tanımak dedik. Peki tanımak neden bu kadar önemli? Eğer siz çocuğunuzun ne zaman oyun oynamak istediğini, hangi koşullarda ya da ne şekillerde ders çalışmayı isteyebileceğini bilirseniz yukarıda bahsettiğimiz eğitim ve oyun içeren dengeli çalışma planını oluşturabilirsiniz. Böylelikle ders çalıştırmayı düşünmenize gerek kalmaz çünkü hazırlayacağınız plan çocuğunuzun istekleri doğrultusunda şekilleneceği için kendisi sorumluluk duygusuyla çalışmak isteyecektir.

 

Çocuğunuzu en iyi nasıl tanıyabilirsiniz? Onu sürekli gözetleyerek ya da peşi sıra hafiyelik yaparak mı? Hayır. Aslında bu sorunun tek ve basit bir cevabı var: GÜVEN.

 

Çocuğunuzu tanımak iyi ve sağlıklı bir iletişimden geçer, o sağlıklı iletişimin oluşması için de önemli olan tek şey güvendir. Sevgili veliler, bir düşünün, çocuğunuz size her şeyi anlatabilir mi? “Anne ben ders çalışmayı gerçekten istemiyorum.” diyebilir mi? “Okulda şöyle şeyler var okula gitmek istemiyorum.” ya da “Şu yüzden dışarıda oyun oynamak / televizyon izlemek istiyorum.” dediğini hiç duydunuz mu? Çocuğunuz size böyle isteklerle geldiğinde ona kızmayacağınızdan ya da onu azarlamayacağınızdan emin mi?

 

Aileler çocuklarını kandıramazlar ama çocuklar bütün afacanlıklarıyla aileleri kandırabilirler, bunun en güzel örneği de ders çalıştığını söyleyen çocuğunuzun aslında bilgisayarda oyun oynamasıdır.

İzin verin çocuğunuz her konuda size gelebileceğine, sizle konuşabileceğine güvensin, bu güveni verdikten sonra onun isteklerini gerçekten öğrenebilir ve tüm çalışma düzenini, oyun isteklerini dengeli ve onun da içine sinecek şekilde birlikte yapabilirsiniz. Böylelikle ileride bir sorun olduğunda “Biz bunları konuştuk ve programı beraber hazırladık.” diyebilirsiniz ki bu yaklaşım onu kendi sözünde durmaya yöneltecektir.

Sevgili veliler, yazımızın başlığını okuduğunuzda bir çalışma planıyla karşılaşacağınızı düşünmüş olabilirsiniz. Unutmayın ki her çocuğun alışkanlıkları, ilgi alanları, karakteri farklıdır. Dolayısıyla burada yayınlayacağımız bir çalışma planı her çocuk için sağlıklı sonuçlar vermeyecektir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi çocuğunuzu tanıyarak kendinizin oluşturacağı bir plan, onun fiziksel ve ruhsal gelişimi açısından daha verimli olacaktır. Her çocuğun yaşantısı, alışkanlıkları farklıdır ve bu yüzden planları da kendine özel olmalıdır.

 

Kısaca, atalarımızın da söylemeyi sevdiği gibi şöyle de diyebiliriz sevgili veliler, “Her koyun kendi bacağından asılır.” Çocuklarınızı tek tipleştirmeye mahkûm etmeyin. Hepsinin kendine özel bir yaşam şekli var.

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir